Bahçelievler Evde Masaj Hizmetleri – Masör Ece

Bahçelievler Evde Masaj Hizmetleri – Masör Ece

Bahçelievler Evde Masaj eÅŸi olmayan kiÅŸiliÄŸi, bireyciliÄŸi, tiyatroya karşı onulmaz tutkusunda doruÄŸa ulaşıyordu. Babam tüm diÄŸer yönleriyle, çağının ve derslikının gerçek bir temsilcisiydi. Yeniden krallık düzeninin kurulmasını ütopist bir düş olarak görür; ama Cumhuriyetten de tiksinildi. L’Action Française’s abone olmamıştı fakat, bu kralcı gazeteyi çıkaran gençlerden bir çok dostu vardı. Maurras ile Leon Daudet’ye hayrandı. Politika mevzusunda milliyetçiliÄŸinden kuÅŸkulandığı anda, kahkahalarla gülmeye baÅŸlar, sözü orada kesiverirdi. Vatanına karşı olan sevgi ve baÄŸlılığı her ÅŸeyin üstündeydi. “Vatanım, tek inancım, dinimdir benim” derdi.

Bahçelievler Evde Masaj yabancıları sevmezdi. Yahudilerin hükümette vazife almaları sonucuna maksimum öfkelenenlerden biri de babam olmuÅŸtu. Annem tanrıya ne denli inanıyorsa, babam da Dreyfus’un suçlu olduÄŸuna öylesine inanıyordu. Le Matin’den baÅŸka gazete sokmazdı eve. YeÄŸenlerimizden biri bir gün, L’Oeuvre gazetesini getirdi diye köpürmüş, öfkesi yere göğe sığmamıştı. “Nereden buldun bu paçavrayı?” diye ter ter tepinmiÅŸ, bağırmıştı. Renan’ın büyük bir düşünür olduÄŸu görüşündeydi; ama kiliseye saygısı derindi ve Emile Combes’un Meclisten geçirdiÄŸi kanun teklifleri babamı dehÅŸete düşürüyordu.

Bahçelievler Evde Masaj

Bahçelievler Evde Masaj özel yaÅŸamıyla ilgili terbiye görüşü, aile temeline dayanıyordu. Kadın, ana olarak, mukaddes bir varlıktı onun için. Evli kadınların kayıtsız ÅŸartsız kocalarına baÄŸlı kalmalarını ve bütün genç kızların iffetlerini korumaları gerektiÄŸini savunurdu. Fakat adamların istediklerini yapabilecek özgürlüğe haiz olmalarım da çok naturel bulurdu. Bu tutumu da “hızlı” diye malum kadınlara kaçamak da olsa bakmasına yol açardı. Derhal tüm idealistlerde olduÄŸu ÅŸeklinde, babam da kuÅŸkuculuÄŸu sinizme kadar vardırmıştı.

Cyrano’ya içi titreyerek seyreder, Clement Vautel’i beÄŸenir, Capus, Donnay, Sacha Guitry, Flers ve Callavet’a bayılırdı. Bir taraftan koyu milliyetçi oluÅŸu, öte yandan eÄŸlenceye, neÅŸeye, canlılığa düşkünlüğü babamın hem ağırbaÅŸlı, hem hafifmeÅŸrep deÄŸerlerini sürdürüyordu. Çok küçükken, babamın coÅŸkunluÄŸunu, taÅŸkınlığını severdim. Büyüdükçe, daha ciddi nedenlerle ona baÄŸlanmaya baÅŸladım. Kültürü, zekâsı, sezgileri ve saÄŸduyusu büyülerdi beni. Evin tek hâkimi, emsalsiz babamdı.

Ondan sekiz yaÅŸ ufak olan annem, seve seve ikinci planda olmayı kabullenmiÅŸti. Anneme dünyayı öğreten, ona kitapları, okumayı sevdiren hep babam olmuÅŸtu. Babam, sık sık, “kadınlar, kocalarının eseridir; kadım bir varlık haline getirmek erkeÄŸin elindedir” derdi. Anneme, yüksek sesle Taine’den, Gobineau’dan parçalar okurdu. BoÅŸ yere övünmez, kendini olduÄŸundan baÅŸka göstermeye çalışmazdı. Tam tersine, haddini bilmekle ovunurdu. Cepheden döndüğünde kafasında bir yığın hikâye konusu vardı. Annem bu hikâyeleri pek beÄŸenmiÅŸ, ama babam, kötü bir ÅŸey yazmaktansa hiç yazmamayı yeÄŸ tutarak, yazarlık konusundaki kaygı ve çekingenlik zincirini kıramamıştı. Babamın bu alçakgönüllülüğü, ona herhangi bir sorunda son sözü söylemek hakkını veren bir düşünce saÄŸlamlığı kazandırıyordu.